Daha seçim sonuçları yeterince tartışılmadan aylardır ötelenen yeni ve ek vergilerle zam furyası tetiklenirken yine ülkenin gerçek gündemi manipüle ediliyor.
Belli ki Saray siyaseti, yeni tezgâhlar peşinde.
Açık ara kayıpla açığa çıkan partisindeki “bitiş”i nazarlardan kaçırmak kastıyla partili Cumhurbaşkanı’nın “biz ‘bitti’ demeden hiçbir şey bitmez” sözünün maksadı tartışılıyor. “İktidar cephesi”nin seçimdeki ağır mağlubiyetini perdeleyip travmayı atlatma, tepkileri dindirip partilileri konsolide etme amaçlı “bayat oyunlar”ından söz ediliyor.
Bu bakımdan hâlâ her fırsatta kara propagandalarla topyekûn muhalefeti karalayıp “terör örgütü ile işbirliği”yle suçlayan iktidar partisiyle yapılacak görüşmelerden ciddi bir sonucun çıkacağına ihtimal verilmiyor.
BELEDİYELERİN GELİRLERİNİ KISARKEN…
Zira YSK’nin vefat eden 3 bin 389 seçmenin yerine oy kullanılmasına rağmen iktidar partisini “kazanmış” saydığı, göz göre göre onca oy gasbının yapıldığı, seçimin hemen akabinde seçilmiş belediye başkanlarına yeniden “kayyım atama” sinyallerinin çakıldığı vetirede otoriter siyasi zihniyetin sistem aynen devam ediyor.
İktidar ortağının Anayasaya aleni aykırı olarak “kapatılsın!” dediği Anayasa Mahkemesi ile AİHM’in hak ihlâli kararlarının uygulanmadığı, Türkiye’nin insan haklarıyla âdil yargılamada en dipte kaldığı vartada özellikle yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla hukukun üstünlüğü teminatlarına kimse inanmıyor.
“Yandaş şirketler”e vergi muafiyeti getiren, milyarlarca kredi ve vergi borçlarını silip 100 milyarca “teşvikleri” peşkeş çeken, muhalefet belediyelerinin kredisi sağlanmış yatırım ve hizmet projelerini imzalamayıp bekleten “tek kişilik yönetim”in samimiyeti sorgulanıyor.
Bütün devlet imkân ve araçlarının tepe tepe kullanıldığı, kamu kaynaklarının hoyratça harcandığı seçim sonrası Hazine ve Maliye Bakanı “kamuda tasarruf paketi” bahanesiyle “bir kuruş ödenek verilmiyor, verilmeyecek” çıkışıyla, ülkeyi sapladıkları “akıbetsiz ekonomi politikaları”nın faturası yine millete, milletin seçtiği belediyelere kesiliyor.
Siyasi iktidarca salgında ve depremde yardımlarına el konulup engellenen, konteynır - çadır kentleri kaldırılan, aşevleri bile kapatılan muhalefet belediyelerinin “gelirlerini kısma yasası”yla elleri-kolları bağlanıyor. Ve bir yandan belediyeleri “başarısız kılma” hedefiyle yeni ambargolar tertiplenirken diğer yandan saptırmalar devam ediyor.
YİNE KOMPLO VE KUMPAS ENDİŞESİ
Vakıa şu ki iktidar partisinin oy erimesiyle iktidardakilerin manevra alanı daralmış. Bu gidişle ilk seçimde milletin “Bay Bay Erdoğan!”, “uğurlar ola AKP!” diyeceğinden korkuluyor. Bu yüzden sonu gelen Sarayın “diyalog - yumuşama” paravanında, her seçim kaybı sonrası sergilediği siyasi senaryoları yine sahneleyeceği endişesi taşınıyor.
Hâsılı, iktidar ömrünü uzatma hesâbına, İsrail’le ticaret işgüzarlığını, şımarık “ıstakoz siyaseti”ni, israf ve şatafatı, yolsuzlukları, hırsızlıkları, rüşveti, ihale fesatlarını karambola getirmeye çalışıyor.
“İktidara iliştirilmiş medya”nın günlerdir alây-ı vâlâ ile “Erdoğan - Özel görüşmesi”ni pohpohlaması; yine seçim sonuçlarını gürültüye getirme, ekonomik yıkımı perdeleyip üstünü örtme, dış politikadaki fiyaskoları nazarlardan kaçırma ve özellikle muhalefetin güçlü demokratik irâdesini tırpanlama kumpasını sözkonusu ediyor.
Bunun içindir ki demokratik muhalefetin, kamuoyunu avutup oyalama amaçlı siyasi entrikalı akıbetsiz yeni “istikşafi görüşmeler”e karşı dikkatli olması isteniyor.