"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Güneşi bekleyenler ülkesi - Ân diyarı (37)

Ali HAKKOYMAZ
04 Mayıs 2024, Cumartesi
Nereye gitsem dalgalar gibi olmaya çalışmadım; öyleydim zaten dalgalıydım.

Hep “isyankar” bilindim. Çakıl taşları kadar olsun farklı bir yanım, heyecanım, hayalim, olsun istenmiyordu.  

Nüvit Özdoğru‘nun “Ülke” şiiri hoşuma gider. Belki o şiir de değil bu!

Hoşuma giden şeylere bazen öyle birden “şiir” diyorum. Şiir gibi diyorum. Hani kitap gibi deriz ya nizam, intizam altındaki şeyler için…

Şiir ahenk demek… Belki önce ahenk… Zaten şiir kafiyesiz olur, diyenlere bir şey diyenlerden değilim.

Lemaat’ta külahın püskülsüz, şiirin kafiyesiz olduğunu okuduğumda şaşırmadım.

Sonra kim karar verecek bir şeyin şiir olup olmadığına?!

Hem şiir yazılmaz; söylenirmiş; sen de söylersin aslında kalbini arada dinlersen, ha!

Söylemek, yazmaktan başka bir şey… Daha samimi… Daha yakın… Daha sade…

Yazarken araya kalem, başka perdeler giriyor. Kâğıt, boya, şekil belki gösteriş ve saire…

Söylemek… sözlemek yani… Zamanla “z”nin yerini “y” almış.

Dil böyle bir şey ve iyi kulak verir size de sonra kulağınıza en şiir haliyle düşer. Sütlü aş; “sütlaç”olarak sofranıza gelir. Sütlü aş demek yoruyor olsa gerek.

Her cümlenin her atasözünün her tabirin/deyimin her vecizenin/özdeyişin/mottonun her kelamın her kelimenin hattâ her harfin bir sırlı hikayesi var, var ki yüzyıllardır bir sır olarak anlatılır bu devir teslim. Anlatılmaya devam edecek.

Selim Ali iş yine uzadı başka yerlere gitti de… unutmadan şu şiiri bi’ okuyalım bakalım.

ÜLKE

Bir… ki… üç… dört.

Bir… ki… üç… dört.

Sırtımız pek, karnımız tok.

ki… üç… dört. Holt!

Arkamız var: Büyüğümüz var.

Usumuz yok; karnımız tok.

İşimiz var; açımız yok.

Varr… yok, varr… yok.

Varr… yok, varr… yok.

Duvarlar berk, sarp…

Karınlar tok - holt!

Ki… üç… dört - beş yok.

              Paslıkumsaldanöte-

              karalarpusluamaaş-

              ka yer yok.

Hişt!

        Düş yok!

Ah, Selim Ali içimin acısını, bunca yılın sancısını demesem rahat edemem. Emekliyordum… yasaklar varmış. Emekli oldum hâlâ yasaklar… O, hürriyet denilen gelin, yüzünü bize gösterir mi bilmem de… şimdilik bu mısralarla oyalanmaktan başka bir şey yok mu nasibimizde?!

***

Eh, şiirle de teselli olmak yok mu! Bilgin Abi, suskunluğunun zirvesinde penceresinin önündeydi. Belki de bu yoların açılmasında şiirin de muhakkak önemli bir yeri vardı. Dün çok kapı açmıştı şiir ve açmaya devam edecekti. Yeter ki susmasındı şairler.

BAYRAM ÜLKESİ

Benim bildiğim…

Bayram hürriyet demek…

Hürriyet bayram…

Gökyüzü alabildiğine açık…

Yollar düğün dernek…

Bakışlar rengarenk…

Yasaklar zincire vurulmuş.

Açlar doymuş.

Bayram buymuş.

Herkes çocuklaşmış, ha!

Yalansız olmuş yani.

Elindekileri paylaşmış.

Bütün baskılar basılmış.

Suratı asılmış karanlığın.

Güneş yola çıkmış.

Okunma Sayısı: 887
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı